BİR HAYAT, BİR HİKAYE: ‘Logoterapi’nin Doğuşu

29/01/2025

1942 kış mevsimi başlarında Viyana’da Avusturalyalı otoritelerin toplayıp tutukladığı yüzlerce Musevi arasında genç psikiyatr Viktor Frankl de vardı. O dönemlerde psikolojik sağlık konusunda geliştirmekte olduğu yeni kuramıyla alanında gündemde bir kişilik.

O ve eşi Tilly, esir alınacaklarını öngörerek , Viktor’un geliştirdiği bu yeni kuramları korumak için, yazdığı kitap taslağını eşinin paltosunun astarı içine saklayıp dikmiş. Çift daha sonra Auschwitz’e götürülürken Viktor bu paltoyu giymiş. Ancak ikinci gün SS korumaları onun üzerindeki bütün giysilerine el koyunca Frankl taslağı kaybetmiş.

İzleyen 3 yıl boyunca, Auschwitz’de ve ardından Dachau’da, eşi, kardeşi, anne ve babası gaz odalarında öldürüldü. Frankl, bulduğu her kâğıt parçasına karaladığı küçük notlarla kitabını yeniden oluşturmaya başladı. Ve 1946 da toplama kampları boşaltıldığında bu kâğıt parçaları , geçtiğimiz yüzyılın en kalıcı ve çarpıcı bir eseri olan “ Man’s Search For Meaning”  (İnsanın Anlam Arayışı) kitabının temelini oluşturdu.

Bu kitapta Frankl, ağır iş, sadist yaklaşımlar ve açlık gibi çok zor koşullarda nasıl hayatta kalabildiğini anlatıyor. Ama asıl önemli olan, sadece hayatta kalması değildi. Frankl, toplama kamplarındaki bu deneyimlerden, insanın en zor koşullarda bile yaşama anlam katabileceği gerçeğini öğrendi. Ve bu farkındalık, LOGOTERAPİNİN temelini oluşturdu.

Frankl’e göre; “İnsanın temel kaygısı zevk almak ya da acının önüne geçmek değil, yaşamında bir anlam bulmak. Temel dürtümüz, insan varlığına güç veren motivasyon kaynağı, anlam arayışıdır.” Bu anlayıştan doğan “Logoterapi” yaklaşımı , (Logos Yunanca da anlam demek), halen psikoterapide uygulanan en etkili yöntemlerden.

Frankl, acıya karşın anlamın olası olduğunu gösteriyor; hatta bazen bu anlam acıdan filizlenip büyüyebiliyor. Ancak, acının anlam bulmanın ön koşulu olmadığını da vurguluyor.

Hayat her zaman bir anlam sunar. Bazen bu anlamı işimizde buluruz, bazen sevdiklerimizde, bazen de karşılaştığımız zorluklarda. Ama ne olursa olsun, anlam arayışı hiç bitmez.

Peki, LOGOTERAPİ ile  Hayatın Anlamını Nasıl Buluyoruz?

Frank ile başlayan ve gelişen logoterapi ile anlam arayışının üç temel yolu olduğunu özetleyebiliriz;

1. Bir Şeyler Yaratmak veya İşe Katkı Sağlamak:

  • Bir işe yarıyor olmak, anlam bulmanın en doğrudan yollarından biri. Mesela yazdığın bir kitap, büyüttüğün bir çocuk ya da başardığın bir proje… Ya da mesela evde bir yemek yapıyorsun. İlk başta sıradan bir uğraş gibi gelebilir ama yaptığın o yemeği paylaşmak, bir sofra etrafında sevdiklerinle buluşmak, anılar yaratmak…. Kariyerinde çıkmazda hissediyor musun?
    Yaptığın işin daha büyük bir resimdeki yerini düşünebilirsin. Belki yaptığın küçük bir katkı, bir müşterinin hayatını kolaylaştırıyor ya da ekibine güç katıyordur.

2. Sevgi ve İlişkiler:

  • Bizi en zor zamanlarda ayakta tutan şey, sevdiklerimizle kurduğumuz bağlar değil mi? Sevgi, sadece romantik bir ilişkiyle sınırlı değil. Ailen, dostların, hatta bazen hiç tanımadığın birine gösterdiğin küçük bir iyilik bile bu anlamı yaratabilir. Bir kayıp mı yaşadın?
    O kişiyle geçirdiğin zamanları ve ondan öğrendiklerini düşün. Bu deneyim, seni daha güçlü bir insan yapabilir.

3. Zorluklarla Karşılaşırken Tutum Geliştirmek:

  • Bu biraz derin bir nokta. Frankl, toplama kamplarındayken şunu fark etmiş: İnsanlar, acı çekmek zorunda olduklarında bile bu acıya bir anlam yükleyebilir. Örneğin, bir hastalıkla mücadele ederken bunun seni nasıl daha güçlü birine dönüştürebileceğini görmek gibi. Hayat zor mu geliyor?
    Küçük şeylerde anlam bulmayı dene. Bir dostla kahve içmek, bir kitabı bitirmek ya da bir çiçeği sulamak gibi basit şeyler bile hayatını güzelleştirebilir.

Frankl’ın toplama kampında yaşadıkları bu anlayışı güçlendirmişti. Kampta, aynı koşullarda yaşayan insanların çok farklı tepkiler verdiğini gözlemlemişti. Kimisi hemen pes ederken, kimisi hayatta kalma mücadelesini anlamlandırarak güçlü kalmayı başarmıştı.

“Bir insandan her şey alınabilir; ancak son özgürlük olan, belirli bir durumda kendi tavrını seçme özgürlüğü hariç.” Bu söz, logoterapinin özünü mükemmel bir şekilde açıklıyor. Hayatta başımıza ne gelirse gelsin, o olaylara nasıl bir anlam vereceğimizi biz seçeriz.

Logoterapi, bize hayatın her anında anlam arayışında olabileceğimizi ve bu anlamı bulduğumuzda hayata daha güçlü tutunabileceğimizi hatırlatıyor. Zorlukların bizi tüketmesine izin vermek yerine onlara karşı bir duruş sergileyerek yaşamı nasıl dönüştürebileceğimizi düşünmemiz gereken zamanlardan geçiyoruz.  

Hayat her zaman kolay olmayabilir, ama her zaman bir anlam taşır.