Hataları Kabullenmek ve Önyargıları Aşmak: İş Dünyasının Gerçek Liderlik Sınavı

29/08/2024

Değişim, belirsizlik sarmalı… Başarıya ulaşmak için stratejik adımlar atarken, bazen yanılgılarla da yüzleşmek zorunda kalırız. Ancak, bu yanılgılar karşısında gösterdiğimiz tutum, başarının ya da başarısızlığın gerçek belirleyicisi olabiliyor. Carol Tavris ve Elliot Aronson’un “Hatalar Psikolojisi” adlı kitabı bize,  hataları kabullenmenin ne kadar zor olduğunu ve bu hataların nasıl rasyonalize edildiğini çarpıcı örneklerle anlatıyor. Biraz kitaptan da alıntı yaparak konuyu detaylandıralım.

Hataları Savunma Eğilimi: İnsan Doğasının Bir Yanı

Bir hata yaptığımızda, çoğumuzun ilk tepkisi, bu hatayı kabul etmektense onu savunmak oluyor. Tavris ve Aronson’un da altını çizdiği şey, insanlar hataları karşısında bilişsel uyumsuzluk yaşarlar ve bu uyumsuzluğu azaltmak için gerçekleri çarpıtma yoluna giderler. Bu eğilim, iş dünyasında da sıkça karşımıza çıkıyor. Örneğin, bir yöneticinin kötü bir yatırım kararı aldığını düşünelim. Bu yöneticinin, bu hatayı kabul edip geri adım atması yerine, daha fazla kaynak harcayarak durumu kurtarmaya çalışması oldukça yaygındır. Yıllar önce Harvard Business School’un bu konu üzerine yaptığı birçok araştırma ile “batık maliyet yanılgısı” kavramı literatüre girdi.

Batık Maliyet Yanılgısı; 1998 yılında, Harvard Business School’da Jeffrey Pfeffer ve Robert Sutton tarafından yapılan çalışmalar, liderlerin, hatalı kararlarını rasyonelleştirme eğilimini “batık maliyet yanılgısı” olarak adlandırıyor. Bu yanılgı, bireylerin, başarısız bir girişime daha fazla kaynak harcama eğilimini ifade eder. Bir projeye ya da stratejiye çok fazla yatırım yapıldıysa, liderler, başarısızlığı kabul etmek yerine, daha fazla zaman, para ve enerji harcamayı tercih edebilirler. Örneğin, Concorde Projesi, bu yanılgının klasik bir örneğidir. Concorde,  1962-76 yılları arasında, İngiltere ve Fransa tarafından geliştirilen süpersonik bir yolcu uçağıydı. Projenin başlangıç aşamalarında ciddi maliyet artışları ve teknik zorluklarla karşılaşıldı, ancak iki ülke de projeye büyük yatırımlar yapmış olduklarından, geri adım atmak yerine projeyi sürdürmeye karar verdiler. Sonuçta, proje finansal olarak başarısız oldu, ancak batık maliyet yanılgısı nedeniyle bu durum erken bir aşamada kabul edilmedi.

Bu yanılgı, sadece bireysel değil, aynı zamanda organizasyonel düzeyde de büyük zararlara yol açabilir. Bir liderin hatasını kabul etmesi, sadece onun değil, tüm ekibin güvenilirliği ve morali üzerinde olumlu bir etki yaratır. Tam tersine, hatayı kabul etmeyen bir lider, ekibini de bu hatayı sürdürmeye zorlayabilir ve bu durum, tüm organizasyonun enerjisini tüketebilir.

Önyargılarla Yüzleşmek: Bilinçli Kararlar Almanın Anahtarı

Tavris’in kitabında üzerinde durduğu bir diğer kritik nokta, önyargılarımızın karar alma süreçlerimizi nasıl etkilediği. İnsanlar, genellikle kendi inançlarını ve varsayımlarını doğrulayan bilgilere odaklanır, bu da karar alma süreçlerini dar bir çerçeveye hapseder. İş dünyasında bu durum, yenilikçiliği engelleyip, organizasyonları değişen pazar koşullarına karşı savunmasız bırakabiliyor.

Stanford Üniversitesi’nden Amos Tversky ve Daniel Kahneman tarafından yapılan çığır açıcı çalışmalar, “onay yanlılığı” olarak bilinen bu bilişsel önyargıyı tanımlamış. Onay yanlılığı, bireylerin önceden var olan inançlarını destekleyen bilgileri daha kolay kabul etmeleri ve bu inançlara ters düşen bilgileri reddetmeleri eğilimi. İş dünyasında bu önyargı, özellikle karar alma süreçlerinde büyük riskler yaratabiliyor. Örneğin, bir şirketin yönetim kurulu, geçmişte başarıyla uyguladığı bir stratejiyi yeniden kullanma eğiliminde olabilir. Ancak, bu strateji değişen pazar koşullarına uygun olmayabilir. Bu durumda, yönetim kurulu, mevcut stratejinin başarılı olacağına dair inançlarını destekleyen verilere odaklanarak, karşıt görüşleri ve yeni bilgileri göz ardı eder. Bu da, organizasyonun adaptasyon kabiliyetini zayıflatır ve uzun vadede başarısızlığa yol açabilir.

Bir lider, geçmişteki başarılarına fazlasıyla güvenip aynı stratejileri tekrar tekrar uygulamaya çalıştığında, değişen dinamikleri gözden kaçırabiliyor. Bu da, uzun vadede organizasyonun başarısını tehlikeye atabilir.

Hataları Kabullenme Kültürü: Başarıya Giden Yolda Kilit Bir Adım

İş dünyasında hataları kabullenme kültürü oluşturmak, sadece bir erdem değil, sürdürülebilir başarının anahtarı. Google’ın “Project Aristotle” çalışması, yüksek performanslı ekiplerin en önemli özelliklerinden birinin psikolojik güvenlik olduğunu ortaya koydu. Psikolojik güvenlik, çalışanların hata yapmaktan korkmadığı, fikirlerini özgürce paylaşabildiği ve geri bildirimleri açıkça alabildiği bir ortam yaratır. Bu tür bir kültür, hataların erken aşamada fark edilmesini ve bunlardan ders çıkarılmasını sağlıyor.

Project Aristotle: 2012 yılında Google, hangi faktörlerin ekip performansını en çok etkilediğini anlamak için kapsamlı bir araştırma başlattı. “Project Aristotle” olarak adlandırılan bu araştırma, yüzlerce ekipten elde edilen verileri analiz etti ve sonunda en yüksek performans gösteren ekiplerin en belirgin özelliğinin psikolojik güvenlik olduğunu keşfetti. Psikolojik güvenlik, ekip üyelerinin hata yapmaktan veya farklı fikirler öne sürmekten korkmadığı bir ortamı ifade ediyor. Bu güvenli ortam, çalışanların yenilikçi ve yaratıcı olmalarını teşvik eder, çünkü insanlar, hatalarının cezalandırılacağından korkmazlar. Bunun yerine, hatalar, öğrenme fırsatları olarak değerlendirilir ve ekip içindeki güven sayesinde, bireyler birbirlerinden geri bildirim alırken daha açık olabilirler. Google’ın araştırması, psikolojik güvenliğin, ekiplerin hem kısa vadeli hem de uzun vadeli başarısı için kritik olduğunu ortaya koydu.

Bu tür bir kültürü benimsemek, sadece hataları kabul etmekle kalmaz, aynı zamanda bu hataları değerli öğrenme fırsatlarına dönüştürüyor. Bir liderin, kendi hatalarını kabul edip bunlardan ders çıkarması, ekibine de aynı davranış modelini benimsemeleri için ilham verir. Hataları kabul etmek, başarısızlık olarak değil, gelişim için bir fırsat olarak görülmelidir.

Hatalarla Yüzleşmenin ve Önyargıları Aşmanın Yolları

  1. Geri Bildirimi Sürekli Hale Getirin: İş yerinde açık ve dürüst bir geri bildirim kültürü oluşturun. Hatalar, geri bildirimler sayesinde erken aşamada fark edilebilir ve düzeltilebilir.
  2. Çeşitli Bakış Açılarını Dahil Edin: Karar alma süreçlerinde, farklı bakış açılarını ve disiplinleri dahil ederek önyargıların etkisini azaltın.
  3. Psikolojik Güvenliği Teşvik Edin: Çalışanların hata yapma korkusu olmadan fikirlerini paylaşabilecekleri bir iş ortamı yaratın.
  4. Öğrenmeye Açık Bir Zihniyet Geliştirin: Hataları birer öğrenme fırsatı olarak değerlendirin ve bu yaklaşımı organizasyon genelinde yaygınlaştırın.

Özetle;

Carol Tavris’in Hatalar Psikolojisi bize hataların ve önyargıların iş dünyasındaki etkilerini derinlemesine anlamamız için eşsiz bir perspektif sunuyor. Hataları kabul etmek, liderler ve organizasyonlar için bir zayıflık değil, aksine güç ve direnç göstergesidir. İş dünyasında bu farkındalıkla hareket edenler, yalnızca hatalarını hızlıca düzeltmekle kalmaz, aynı zamanda bu hatalardan değerli dersler çıkararak geleceğe daha güçlü adımlar atabilirler.