Çalışma Hayatında Stres ve Ebeveynlik: Bize ve Çocuklarımıza Ne Oluyor?
15/01/2025
Günümüzün yoğun ve stresli çalışma ortamları, ebeveynlerin çocuklarıyla olan etkileşimlerine fark edilenden çok daha derin bir şekilde yansıyor. Bu durum, çocukların beyin gelişiminde hayati bir rol oynayarak onların gelecekti tüm zihinsel kapasitelerini etkileyebiliyor.
Ebeveynlik ve Stres: Çifte Yük
Danışanlarımdan ve ebeveynlere yönelik yaptığım çalışmalardan edindiğim deneyimlere dayanarak, en büyük zorluklardan birinin, stresli bir çalışma hayatında çocuklarıyla sağlıklı bir etkileşim kurabilmek, çalışan ve ebeveyn rollerini dengelemek olduğunu görüyorum. Ne yazık ki çoğumuz çalışan rolümüzdeki yükleri dengeleyemeden, kendimizi bile sakinleştiremeden, kendi güvenlik – tehdit mekanizmalarımızı, tetikleyicilerimizi bile idare edemeden bir de ebeveyn rolünde çocuklarımıza da yetmeye çalışıyoruz.
Dahası 30-50 yaş arası bireyler, “sandviç jenerasyonu” olarak adlandırılan bir zorlukla karşı karşıya. Hem kendi çocuklarına hem de yaşlanan ebeveynlerine destek olmak zorunda olan bu grup, enerji ve dikkat açısından oldukça zorlanıyor.
Bu hem ebeveyn hem de çocuk için oldukça yorucu bir deneyim ama onun ötesinde aslında çocuğun beyin gelişimini olumsuz etkileyen bir durum.
Beyin Gelişiminin Temelleri: Nöroplastisite ve Çocukluk Deneyimleri
Burada biraz çocuk beyin gelişimini de konuşmamız lazım. Harvard Çocuk Gelişimi Merkezi web sitesinden alınıp Türkçeye uyarladığım bu görsel, beynin her yaşta değişebileceğini ama erken yaşlarda daha esnek ve şekillenebilir olduğunu gösteriyor.
Bu özellik, bilinen adıyla nöroplastisite olarak tanımlanıyor. Yani beyin, anne karnından itibaren temel sinirsel bağlantılarla başlarken zamanla daha karmaşık devreler oluşturuyor. İçten dışa doğru gelişen bu yapı, önce temel sinir sistemi, sonra bilişsel becerilerle ilerliyor. Zeka, yaratıcılık gibi daha sofistike beceriler erken yaşta atılan sağlam temeller üzerine gelişiyor. Muhakeme, karar verme gibi üst düzey becerilerse en son oluşuyor ve beyin yaklaşık 20-25 yaşına kadar tam haline ulaşmıyor.
Beyin gelişiminde hem genetik hem de çevresel faktörlerin etkisi büyük. “Genetik mi Çevre mi? – Nature vs. nurture” tartışmasının cevabı bu noktada çok net: Her ikisi de. Genetik yapı bir taslak sunarken, deneyimler bu taslak üzerinde işlenir. Buradaki deneyimlerden kastımız, yetişkinlerin çocuklarla kurdukları ve “serve and return” adı verilen etkileşimlerdir. Bu etkileşim, bir tenis maçı gibi işler. Bebekle ilk temastan itibaren; dokunma, göz kontağı ve ses tonuyla başlayan bu etkileşimler, zamanla oyunlar ile ilerler ve çocuk bir birey olarak hayatın içine karıştıkça da farklı şekillerde çoğalır. Çocuğun insan olma deneyimi repertuarı, bu karşılıklı etkileşimlerle zenginleşir. Ebeveynlerden sonra bu maça akrabalar, okullardaki öğretmenler, koçlar, başka yetişkinler de katılır. Bir çocuk sağlıklı bir beyin gelişimi için sağlıklı yetişkinlerle yaptığı binlerce “serve and return” anına ihtiyaç duyar.
Stresli Bir Ebeveyn ve “Serve and Return” Etkileşimi
Ancak stresli bir yetişkin bu “tenis maçını” yönetmekte zorlanabilir. Günlük hayatta yoğun stres altında olmak, bu etkileşimlerin beklenen şekilde gerçekleşmesini engelleyebilir. Çocuklarla olan bu etkileşimler yanıtsız veya uygunsuz bir hale geldiğinde, beynin gelişimi olumsuz etkilenebilir. Özellikle, ebeveyn stresinin sürekli bir hale gelmesi, çocuk beyninin sağlıklı bir şekilde gelişimini sekteye uğratabilir. “Serve and return” etkileşimi, çocuk için keyifli bir oyun olmaktan çıkıp yıpratıcı bir hale gelir. En sıradan ve günlük işler olarak bir ödev yapmak, yemek yemek, kapıdan çıkmak, bir konu üzerine konuşmak gibi bir deneyim bile ebeveyn ve çocuk arasında bir gerginlik – stres anına dönüşür. Bu stres anlarında çocuğun beyninde gelişmesini istediğimiz üst beyin korteks becerileri gelişmez, tepkisel ve tetikleyicilere hassas limbik sistem aktive olur.
Ebeveynlerin en çok zorlandığı konular da zaten bu günlük konular. Çoğu ebeveyn kendini yorgun, çok dolu, yetişemiyormuş gibi hissediyor. Yoğun ve stresli bir yaşam temposunda hem kendi sinir sistemlerini regüle etmek hem de çocuklarının günlük bakım ve duygusal ihtiyaçlarına yanıt verebilmek çok zor. Günlük hayatta, iş ortamında, ülkede ya da dünyada takip etmemiz gereken olayların sıklığı ve bunlara sürekli yeniden uyum sağlama gerekliliği, birçoğumuzun sinir sistemi üzerinde yük oluşturuyor. Bu durumda hem kendi stresimizi dengelemekte zorlanırken hem de çocuğa yetecek enerjiyi; o etkileşim, tenis maçı anlarında regüle bir mevcudiyeti bulmak kolay olmuyor. Bu tür etkileşimlerin yetersizliği kadar negatif olması da çocukların sağlıklı beyin gelişimi için gereken temel deneyimlerden mahrum kalmasına, hatta olumsuz etkilere neden olabilir. Ebeveyn her yere, her şeye yetmeye çalışırken aslında çocuğuna negatif bir deneyim de sunabiliyor. Çocuk hayatla başa çıkmaya çalışırken bağıran, sinirlenen, zorlanan, çöken, tetiklenen bir ebeveyni deneyimliyor. Bu çocuk beyninde hücresel düzeyde sinapsler oluşurken beynin adeta yanlış kablolanmasına yol açıyor.
Günlük Anların Gücü: Çocuklarla Besleyici Etkileşimler
Bu nedenle ebeveynlerin, öncelikle kendi günlük stres düzeylerini ve duygusal regülasyonlarını yönetmeleri, kendilerini günlük olarak onarmaları büyük bir önem taşır. İyi ebeveynlik, çocuğu her olumsuz deneyimden korumaktan ziyade, yeterince iyi bir bakım sağlamak ve bu süreçte dengede kalmaktır. Amaç mükemmel ebeveynlik değil, dengeyi bulup çocuk için yeterince besleyici deneyimler sunmaktır. Bu besleyici deneyimlerin günlük olarak yaşanmasıdır. Çoğu ebeveyn günlük hayatta çok zorlanıp, çocukları ile günlük olarak gergin anlar yaşayıp, güzel zamanları kaliteli zaman adı altında tatillere, belirli saat dilimlerine atamaya çalışıyor, bunu bir strateji olarak kullanıyor. Çocukla kaliteli zaman geçirme sözünü oldukça boş buluyorum, çocuklarımızın ihtiyacı çok özel projeler, deneyimler, tasarlanmış etkinlikler değil günlük hayatın içinde zaten doğal olarak var olan anların yeterince besleyici, dengeli, stressiz ya da başa çıkılabilir düzeyde stresli olmasıdır. İsteyen tabi ki kaliteli zamanlar da planlayabilir ama ebeveynlik günlük bir sinir sistemi mesaisidir, belirli zamanlara atayacağımız bir proje değil – en azından bu yaklaşım çocuk beyin ve sinir sistemini optimum destekleyen seçim değildir.
Son olarak her zaman söylediğim gibi kendinize iyi bakmak çocuğunuz için yapabileceğiniz en büyük iyiliklerden biridir. İyi ebeveynlik, çocuğu her olumsuz deneyimden korumaktan ya da onlara olağanüstü harika deneyimler yaşatmaktan ziyade, günlük olarak “yeterince iyi” bir bakım sunmak ve dengede kalmaktır.
Kıvılcım Kıran
Kıvılcım Kıran’ı en yeni içerikleriyle Substack-Mutedil Dalgalı’da ve “İçerde İnşaat Var” adlı Podcast’inde bulabilirsiniz.
Takip etmeyi unutmayın!