Yaratıcı Güç: İş Hayatında Sağlıklı Varoluşun Yol Haritası

13/03/2024

Günümüzde iş hayatı, insanların büyük bir kısmının hayatlarının önemli bir bölümünü geçirdiği bir alan haline geldi. Bu nedenle, işyerlerinde sağlıklı bir varoluşu sürdürmek, fiziksel ve zihinsel sağlığın korunması ve geliştirilmesi açısından son derece önemli hal aldı.

Bu konu ile ilgili düşünürken, aklıma uzun yıllar önce okuyup oldukça etkilendiğim bir kitap geldi. Meksika’lı yazar Don Miguel Ruiz’in “Dört Anlaşma: Toltek Bilgelik Kitabı”. Kitap, özetle, insanların kişisel özgürlüklerini artırmak, içsel huzur ve mutluluğu bulmak için dört temel prensibi benimsemelerini önermekteydi. Bu prensipler, yaşamı daha bilinçli bir şekilde yönlendirmeye ve olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmeye odaklanıyordu.

Bu detaylar aklıma gelince aslında uzun zamandır ilgi alanım haline gelen ve ayrıca da benimsediğim Stoacı felsefenin öğretilerinin de bu yönde olduğunu fark ettim. Stoacılar, kişisel kontrolümüz dışındaki olaylara tepki verme yeteneğimizi geliştirerek dış etkenlerden bağımsız bir içsel dinginlik ve mutluluk elde etmeyi amaçlarlar. Böylelikle her iki yaklaşımın da sağlıklı varoluş hakkında temelde aynı şeyleri savunması dikkatimi çekti ve konuyu bu açıdan ele almak istedim.

Büyük resme baktığımızda iş yerlerinde sağlıklı varoluş, sadece fiziksel sağlık değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal dengeyi de içeriyor. Bu dengeyi sağlamanın yollarından biri hem Epiktetos’un Stoacı felsefesine hem de Stephen Covey’nin proaktiviteyi tanımlama biçimine göre, kontrolümüz dışındaki faktörler yerine kendi tepkilerimizi kontrol etmeye odaklanmaktır. İşte bu noktada, Epiktetos’un “Olayların kendisi bizi rahatsız etmez, olaylar hakkındaki görüşlerimiz bunu yapar.” sözünün oldukça anlamlı hale geldiğini fark ettim. İş yerinde karşılaşılan zorluklar veya stres faktörleri, aslında olayların kendisi değil, bizim bu olaylara bakış açımız tarafından nasıl algılandığına bağlı olarak etkiliyor.

Dört Anlaşma kitabındaki ilk prensip olan “Sözünüzü Tutun” ilkesi ise, iş yerlerinde güvenilirlik ve saygıyı teşvik ediyor. Ekip üyeleri arasında verilen sözlerin tutulması ve güvenin sağlanması, iş birliği ve takım ruhunun güçlenmesine katkı sağlar. Ayrıca, doğru iletişim kurmak ve sözlerin dikkatlice seçilmesi, olası yanlış anlamaları ve gereksiz çatışmaları önler ki tüm bunlar da yine sağlıklı varoluşa hizmet eden faktörler olarak ortaya çıkıyor.

Diğer yandan, “Her Zaman En İyi Performansı Gösterin” prensibi, iş yerindeki bireylerin işlerini en iyi şekilde yapmaya odaklanmasını ve birbirlerine destek olmasını teşvik eder. Bu, takımın başarısını artırırken, motivasyonu yükseltir ve iş ortamını olumlu bir şekilde etkiler.

Stoacı felsefenin temel prensiplerinden biri olan “Daima Yapabildiğinin En İyisini Yap” ilkesi ise, iş yerlerinde verimliliği ve etkinliği artırmak için önemli bir kılavuz olabilir diye düşünüyorum. Buradan yola çıkarak çalışanlar, kendilerini yaptıkları işe tam olarak adayarak, enerjilerini ve yeteneklerini en iyi şekilde kullanarak en üst düzeyde performans göstermeye teşvik edilmelidir. Anlam arayan insanın sağlıklı varoluşu açısından bunun da önemini yadsıyamayacağımız fikrindeyim açıkçası.

Ayrıca, iş yerlerinde sağlıklı varoluşu teşvik etmek için, çalışanların duygusal zekalarını geliştirmeleri ve duygusal dengeyi korumaları da oldukça önem kazanıyor. Etkili ve sağlıklı bir iletişim, iş birliği ve empati, çalışma ortamının olumlu bir şekilde etkilenmesini sağlayacaktır.

Son söz olarak yine üstat Epiktetos’tan bir alıntı ile bitirmek istiyorum: “Olayların kendisi bizi rahatsız etmez, olaylar hakkındaki görüşlerimiz bunu yapar.”

Meali ise, dış dünyada gerçekleşen olayların, aslında bizim duygusal durumumuzu etkilemediğini, onların yorumlanma şeklimizin bizi etkilediğini savunur. Bu söz, insanların olaylara bakış açılarını değiştirerek içsel huzur bulabileceklerini öne sürer. Eğer sağlıklı varoluş ile ilgili bir Kuzey Yıldızı arıyorsak bu söz yolumuzu aydınlatıp yönümüzü bulmamıza yardımcı olacaktır.

Volkan Dökmeci

Fasilitatör