Yaratıcılığın Gizli Hazinesi: Yaratıcı Drama

21/02/2024

Oyun oynamak… Çocukken sabahın köründe sokakta oynamaya başlayıp akşama kadar bitip tükenmek bilmeyen bir merakla, keyifle durmadan oynardık. Zamanın nasıl geçtiğini anlamazdık, annemizin babamızın bizi eve çağıran sesini duyana dek. Onların sesi, bizim eve dönüp hayal gücü seanslarına başlamamızın zil sesiydi sanki. Sonra da ver elini sabaha kadar evdeki hayal gücü kahramanlarımızla el ele tutuşup bambaşka dünyalara yolculuğa. Hepimizin hayatının bir dönemi, o sınırsız merak evreninin içinde oynayarak ve hayal kurarak geçti. Bir çoğumuz maalesef hayallerine ve oyunlarına veda etti. Bazen ailemiz, bazen arkadaşlarımız, bazen öğretmenimiz ya da sosyal çevremiz bizi sürekli oturan, mutsuz, umutsuz insanlar haline getirdi.

Bugünse hepimiz iş yerimizde birbirinin aynı, tekdüzeliğin zirvesine tırmanma yarışlarında at başı koşuyoruz. Her gün bir diğerinin aynı, her an geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin endişeleriyle dolu. Hiçbirimiz yaşadığımız anın içinde yaşamıyoruz. Kayıp zamanların kaygılı bulutlarına hapsolduk. Aynaya her sabah baktığımızda sıkkın, bıkkın, mutsuz suratlarımızla göz göze geliyoruz…

Peki ne oldu bize? Hadi hep beraber: Sevgili dostlar, oyun oynamayı unuttuk.

Makineyi yaratan insan, makinelerin kölesi oldu. Robotu yaratan insan robotlaştı. Kendi kabuğumuzda hareketsiz kapanıp kaldık… Dijitalleşen dünyada kendimize içten bir bakış atıp, kendimize kendimizden haber vermeyi unuttuk.

Adına “mutluluk” dediğimiz bir yanılsamanın peşinde, mutlu olduğumuzu sandığımız tüketimlere sarıldık.

Şunu unutmamak gerekir ki; sonsuz mutluluk aptallara özgüdür. Mutluluk dediğimiz şey aslında yolculuğun adı. Yaratıcılığını, spontanlığını, yani hayal gücünü harekete geçirerek, bilgi birikimiyle yoğuran insan bu hayattan mutlu geçer.

Ne iş yaparsanız yapın, o işin sanatçısı olun. Sokak süpürgecisi bile olsanız, sokak süpürücülerinin Picasso’su olun” demiş Martin Luther King.

Yaratıcı drama, bilinçaltının kapılarını büyük bir yüreklilikle çalarak, o kapının ardında saklı olan değerli taşları ortaya çıkararak, kendinle ve dünyayla barışık bir yaşam sürmenin en büyük destekçilerinden biri. İş hayatında yaşadığımız pek çok sorunu, sıkıntıyı o süreci gerçekten yaşayarak, rolü oynayarak, oyun oynamanın tadını çıkararak aşmanın yolu, yaratıcı drama dediğimiz sanatta gizli.

Ekiplerle yaptığımız yaratıcı drama çalışmalarında, o ekibin ihtiyaçlarına göre önceden hazırlanmış yarı yapılandırılmış senaryoları yaratıcılıkla, spontanlıkla ve eylemle hayata geçirip ekiplerin geleceklerini hep beraber inşa ediyoruz.

Özel hayatta yaşadığımız stresli zamanları farklı bir bakışla karşılayıp onlarla el ele vererek, onları birer itici güç haline getirmenin yolu da yaratıcı dramada gizli.

Türkiye’de yaratıcı drama sanatını ilk dile getiren Prof. Dr. İnci San’a göre yaratıcı drama; doğaçlama, rol oynama vb. tiyatro ya da drama tekniklerinden yararlanılarak, bir grup çalışması içinde, bireylerin bir yaşantıyı, bir olayı, bir fikri, kimi zaman bir soyut kavramı ya da bir davranışı eski bilişsel örüntülerin yeniden düzenlenmesi yoluyla ve gözlem deneyim, duygu ve yaşantıların yaratıcılık yoluyla aktarıldığı gözden geçirildiği “oyunsu” süreçlerde anlamlandırılması, canlandırılmasıdır.

Yaratıcılık, spontanlık ve eylem yaratıcı dramanın en önemli unsurları… Bir metne bağlı kalmadan, kendi yaratıcılığımızı ve bilgi birikimimizi, rol oynama doğaçlama tekniğiyle destekleyerek, keyifle ve merakla yaşamaktır yaratıcı drama sanatı.

Küçük bir çocukken arkadaşlarımla mahallenin toprak sahasında patlak bir topun peşinden koştuğum anları hatırladığımda; ‘Bana o inancı, o hevesi, o merakı yaşatan neydi?’ diye düşünürüm bazen. Anda kalmak, akışta olmak ve oyun oynama fikri…Yaratıcılık ve inovasyon diye diye ulaşmaya çalıştığımız hedef, aslında çocukluğun içtenliğine dönmekte gizli. Şimdi ve burada!…

Osman Karakoç

Fasilitatör & Oyuncu