Mola Vermekten Neden Çekiniyoruz?

26/09/2024

Hayatın yoğun temposunda bazen durup etrafımıza bakmak, nefesimizi yeniden bulmak gerçekten iyi gelir. Koşarken nabzım tavan yapmışken bir an durup derin bir nefes almak hem bedenimi hem de zihnimi toparlamam için, son aylarda, olmazsa olmazım. Son aylarda evet, binlerce kilometre koştuğum 6 senenin sonunda yeni fark ettim gerekirse durabileceğimi… Tıpkı aceleyle geçen anların ortasında, birkaç dakikalık bir mola vermek gibi… Bazen unutuyoruz ama bu molalar, fiziksel ve zihinsel sağlığımız için harika bir fırsat. Yoğun bir günün ortasında kendimize ayıracağımız birkaç dakika bile düşüncelerimizi netleştirmeye, ruhumuzu rahatlatmaya yeter. Bu kısa duraklamalar hem fiziksel hem de duygusal dengeyi bulmak için sandığımızdan çok daha değerli!

Spor yaparken durabiliriz de peki ya hararetli bir toplantı esnasında ne yapacağız?

Hayatın birçok anında, özellikle bizi zorlayan konularla yüzleşirken, kendimizi duygusal bir karmaşanın içinde buluruz. Özellikle kümülatif olarak bizi saran işlerin yoğunluğundan yorgunsak veya dahil olduğumuz konuşmalar her zamankinden daha fazla gergin ise bu karmaşalar tırmanabiliyor. Birisi bizi rahatsız eden bir konuyu gündeme getirdiğinde veya karşımızda duygusallaştığında hissettiğimiz ve belki de tanımlayamadığımız o malum duyguyu bilirsiniz… İşte bu tam olarak, beynimizin savaş ya da kaç moduna geçmesiymiş. Hızla tepki verme dürtüsü hissederiz; ancak düşünmeden tepki verdiğimizde, duygular daha da yükselebiliyor ve konuşma tamamen rayından çıkıp, ne yazık ki şarampole sürükleniyor…

Fark ettiniz mi hiç, basketbol maçlarının son 2 dakikası neden bazen 12 dakika sürer? Basketbolda, oyunun en kritik anlarında koçun aldığı molalar, hem oyuncuların nefeslenmesi hem de stratejilerini gözden geçirmeleri için hayati önem taşır. Hayatta da aynı şekilde, yoğun bir tempoda esnasında yolumuzu yeniden değerlendirmek tıpkı sahadaki gibi, sonraki adımlarımızı daha güçlü ve kararlı atmamızı sağlar. Bir küçük es, duygusal anlarda gerçekten önemli bir stratejidir.

Bir toplantıda öfkelendiğimizde duraksamak, kendimizi toparlamamız için o esnada farkında olmasak dahi önemlidir. “Düşüncelerimi toparlamam için bana bir saniye verin.” veya “Bunu düşünmek için bir dakikaya ihtiyacım var.” gibi basit cümleler kullanmaktan ne zarar gelebilir, aksine soluklanmak için kendimize zaman tanıyabiliriz. Peki, bu duraklama anında aklımızdan geçenler neler? Duygularımızı ifade etmek yerine düşünmeye yönelmek, tartışmaların seyrini değiştirebilir mi? Nasıl değiştirir?

Durumun ciddiyetine bağlı olarak, daha büyük bir ara bile isteyebiliriz: “Söylediğimiz her şeyi düşünmek istiyorum. Bu konuya yarın tekrar dönebilir miyiz?” Durmak, sadece zor konuşmalar için değil, günlük hayatın her alanında mümkün. Spor yaparken bir nefes almak, yemeğimizi yerken bir an durup sadece tatlara odaklanmak veya aile bireyiyle, arkadaşımızla bir tartışma esnasında sessizce bir süre durmak oldukça doğaldır. Hayatın akışında bu tür duraklamalar, zihnimizin yeniden odaklanmasını sağlar.

O anki durum hakkında bilmediğimiz çok şey olabilir. Duraklamak, bize derin nefes alma şansı verir. Bu sayede, durum hakkında net düşünmeye başlayabiliriz. Beynimizin ilkel kısımlarını geçersiz kılmak zordur; ancak bilinçli bir şekilde duraksamak zihniyetimizi, bakış açımızı değiştirebilir.

Sonuç olarak, bu, iletişimimizi güçlendirir ve konuya odaklı, bağlı kalmamıza yardımcı olur. Sıkıntılı anlarda bile kendimizle bir mola vermek, sadece düşünmek için değil, aynı zamanda daha sağlıklı bir şekilde ilerlemek için de gereklidir. Unutmayın, hayatın koşuşturması içinde, bir duraklama her zaman mümkündür. Kendimize bu fırsatı tanıdığımızda, hislerimizi ve ilişkilerimizi daha iyi yönetme şansını elde ederiz.

Peki ama nasıl bir mola verebiliriz? Bana göre en önemlisi, kendimize bu molayı hak ettiğimizi hatırlatmakla başlamak. Gün içinde bilinçli bir şekilde kısa duraklamalar yaratabiliriz. Örneğin, kahvemizi yudumlarken derin bir nefes almak, yürüyüş sırasında çevremizdeki seslere ve görüntülere dikkat etmek ya da stresli bir anda sadece birkaç saniyeliğine gözlerimizi kapatıp içimize dönmek…Son günlerde favorimi sorarsanız, yere yatmak ve tavana bakarken dünyanın beni sırtladığının ayırdına varmak… Bu küçük adımlar, zihnimizi ve ruhumuzu dinlendirmenin basit, ücretsiz ve bence en etkili yolları. Hayatın içinde, zamanın hiç durmadığı anlarda bile kendimize böyle duraklama anları hediye ettiğimizde, enerjimizi tazeleyip hem daha dengeli hem de daha kararlı adımlar atabiliriz.

Benim uzmanlık alanım bilinçli farkındalık değil ancak sabah koşularımda fark edip de hayata geçirdiğim bir şey varsa o da, bir an için durmanın bazen en büyük ivmeyi yarattığı olabilir… O an, sadece nefes alıp düşüncelerimi toparladığım bir an değil, aynı zamanda yeniden başlamak için kendime verdiğim en güçlü hediye. Hayatın koşuşturması içinde bir an durmak, belki de en büyük cesaret. Çünkü bence asıl güç, sürekli koşturan değil, ne zaman duracağını bilen kişide saklı…